Tarih
Bergama dönemi
Philadelphia veya Filadelfiya ismi Türkçede, ‘kardeş sevgisi' anlamına gelir. Philadelphia'nın kuruluşu Attaloslar Kralı Attalos II'ye dayanır. MÖ 159 yılından başlayarak başkent Bergama Krallığı'nın yönetimine geçen II. Attalos, kurduğu şehirlerle ve kültüre verdiği destekle ün yapmıştır. Turizm şehri Antalya da II. Attalos tarafından kurulmuştur ve Attaleia (Tr. "Attalos şehri") denilmiştir. Attalos kendisinden önceki kral olan ağabeyi Eumenes'i çok seviyordu. II. Attalos bu sebepten "kardeşini seven" diye çevrilebilen "Philadelphus" lakabıyla bilinirdi. Philadelphia şehrinin madeni paraları da birbirine tıpatıp benzeyen bu iki kardeşin görüntüsünü taşır. Onların birbirlerine duydukları kardeş sevgisi de yeni kurulmuş olan şehrin adında ifadesini bulmuştur.
William Barclay'a göre bu yeni yerleşimin amacı, bir Grek kültür merkezi olarak komşuları Misya, Lidya ve Frigya'yı etkilemekti. Bu konuda öylesi bir başarı sağlandı ki, Lidya halkı MÖ 19'da yalnızca Grekçe konuşmaya hatta kendilerini Grek hissetmeye başladılar. Bununla Philadelphia kenti, Yunan edebiyatının ve biliminin barışçı bir şeklide yayılmasının başlangıç noktası oldu.
Zaman içersinde genişleyen Roma egemenliği ile birlikte şehir bir Roma şehir haline dönüştü. Constantine'nin hükümdarlığı yeni bir başkent kurarak kendi adını verdiği Constantinepois'e taşıyarak Roma'yı ikiye ayırmasının ardından Doğru Roma İmparatorluğunun kadim kentlerinden birisi olan şehir, 1451 yılında Osmanlı tarafından feth edilene değin Bizans'ın Anadolu üzerindeki en son kalesi olma özelliğini korudu. Fatih Sultan Mehmet sadece 2 yıl sonra Konstantinopolis'i fethederek tarihe geçti.
Roma dönemi
Bugün Alaşehir adıyla bilinen Filadelfiya (Philadelphia), Sart'ın yaklaşık 50 km kadar güneydoğusunda, Gediz grabenininde geniş bir ovanın güney yamacında kuruluydu. Hem iklim yönünden, hem de güneyinde ve kuzeyinde bulunan dağlardan (horst) ovaya inen alüvyon toprakları sayesinde çok verimli bir araziye sahipti. Bu yüzdendir ki Alaşehir antik dönemden bugüne kadar bağcılıkla ün kazanmıştır. Öte yandan yörenin bu yapısı büyük tehlikeleri de içeriyordu. Filadelfiya'daki deprem izleri başka yörelere göre daha yoğundu. MS 17'de Sart'ın yanı sıra on kenti yıkan korkunç depremin sarsıntıları başka yerlerde sona ererken, Filadelfiya'da yıllar sonra dahi hissedilmeye devam etti. MÖ 63 yılında Amasya'da doğan ünlü coğrafyacı Strobo Filadelfiya'ya "deprem şehri" lakabını vermişti. Gerçekten de Filadelfiya'da hemen her gün artçı şoklar hissediliyordu. Şehir halkının büyük bir kesimi yeni sarsıntılardan ve yıkıntı taşlarından korktukları için açık arazide çadırlarda kalmayı tercih ediyordu.
Korkunç depremden sonra Roma imparatoru Tiberius, Sart'a yaptığı yardım gibi Filadelfiya'ya da yardım etti, şehir halkı onun onuruna şehrin adını "Kayser'in yeni şehri" anlamında Neocaesaria olarak değiştirdi. Yıllar sonra imparator Vespusyan Flavius'un döneminde tekrar isim değişikliği oldu. Bugünkü Alaşehir bir süre için Filavya adını taşıdı.
Bizans dönemi
Bizans döneminde önemli bir askeri üs olan kent, bir süre Arap saldırılarına uğramıştır. Zaman içerisinde yaşanan depremlerle kentteki yapılar hasar görmüştür.
Selçuklu dönemi
Malazgirt Savaşı (1071) sonrasında yöreye gelen bazı Türkmen boyları buraya yerleşmiştir. Alaşehir, Selçuklular ile Bizanslılar arasında sık sık el değiştirmiştir. Kentin adı Osmanlılar döneminde Yildırım Beyazit tarafından Alaşehir olarak adlandırılmıştır.
Anadolu Beylikleri dönemi
Aydınoğulları Beyliğinin himayesi altında kalmıştır. başkent sınırları içerisindedir.
Osmanlı dönemi
Yıldırım Beyazıt tarafından 1391'de Osmanlı topraklarına katılmıştır. İsmini Yıldırım Beyazıt döneminde almıştır. Timur istilasından sonra yaşanan Fetret Devri sürecinde, 1402'de yeniden Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. 19. yüzyılda Aydın Vilayeti'nin Saruhan Sancak'ına bağlı bir kasaba olan Alaşehir, Cumhuriyetin İlanı'na kadar Aydın İli Manisa Sancağına bağlı kalmıştır.
Kurtuluş Savaşı dönemi
I. Dünya Savaşı'ndan sonra Mondros Mütarekesi’ne dayanılarak başlatılan Ege’deki Yunan işgaline karşı direnişi örgütlemek amacıyla, Erzurum Kongresi’nden kısa bir süre sonra Alaşehir Kongresi (16 –25 Ağustos 1919) yapılmıştır. Bu kongrenin toplanmasına Balıkesir eski Mutasarrıfı Hacı Muhittin Bey’in önemli katkıları olmuştur. Bu kongrenin Erzurum ve Sivas Kongrelerinden farkı, sivil memurlar ve yerel eşrafın önderliğinde toplanmasıdır. Bu kongre ile Alaşehir'in Anadolu’da Kuvva-yı Milliye’nin örgütlenmesinde katkısı olmuştur.
15 Mayıs 1919'da İzmir'e giren Yunan ordusu 24 Haziran 1920'de Alaşehir'e varmış, 5 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu tarafından geri alınmıştır. Milli Mücadele'de işgalci Yunanlara karşı baş kaldıran ve bu amaçla milis teşkilatları kurarak direnen ilk şehirlerimizden birisi Alaşehir'dir.
Türkiye Cumhuriyeti dönemi
Cumhuriyetin ilanından sonra Manisa iline bağlı ilçe konumunu sürdürmüştür.
Alaşehir'den günümüze gelebilen tarihi eserler arasında ; Philadephia (Aziz Yuhanna) Kilisesi, Yıldırım Beyazıt Camisi, Şeyh Sinan Camisi ve Türbesi, Güdük Minare Camisi, Yağhane Camisi,Kadı Şeyh Camisi ve Türbesi, Rahmanlı Dede (Tepeköy köyünde), bulunmaktadır.