İf you have a baby or if you need a german baby names it will be helpful for you.
1900s
male Ernst, Friedrich, Hans, Heinrich, Hermann, Karl, Otto, Paul, Walter, Wilhelm
female Anna, Bertha, Elisabeth, Emma, Frieda , Gertrud, Margarethe, Maria, Marie, Martha
1920s
male Gerhard, Günter, Hans, Heinz, Helmut, Herbert, Karl, Kurt, Walter, Werner
female Edith, Elfriede, Erna, Gerda, Gertrud, Hildegard, Ilse, Irmgard, Lieselotte, Ursula
... more
A trecut demult vremea în care verificam statistici și mă chinuiam să găsesc un titlu atrăgător pentru a face lumea să intre să citească. Traficul a încetat să mă mai intereseze poate de când am plecat din România. Deh… e destul de clar din faptul că scriu din Paște-n Crăciun.
Deci, departe de mine gândul de a vă face să credeți că acest post e un anunț că sunt din nou gravidă. Nu sunt și momentan nici nu-mi doresc, mă înspăimântă chiar ideea că s-ar putea întâmpla.
În momentul de față, n-o văd bine pe Ada în ipostaza de soră mai mare. E atât de geloasă și își ia afecțiunea mea cu forța și brațele mele cu lacrimi, cu urlete, cu cățărat pe mine ca în pom.
... more
E al meu, al meu, al meu, al meu, al meu.
Adică mi l-a dat mie.
Adică pe mine m-a pupat prima.
Adică primul ei sărut mi l-a dat mie.
Și nu oricând, nu cerut, nu cerșit. Pur și simplu, în seara în care dragostea se manifesta pretutindeni pe glob, pe 14 februarie, Ada mi s-a aruncat de gât și mi-a țocăit pe obraz un pusi în toată splendoarea lui.
Nici nu mi-am dat seama ce s-a întâmplat, deși n-a fost nici rapid, nici superficial, dar nu-mi venea să cred că fără să o mituiesc cu nimic, fără să i-l cer, fără să îi arăt ce trebuie să facă, a venit de la ea, din căpșorul ei, din inima ei. Și am rămas, ca de obicei, leșinată de fericire. Am mai cerut unul, ca să-l pot conștientiza, să-l anticipez și să-l savurez și mi l-a dat și pe al doilea.
... more
esSELAMü aleyküm mrhaba ben aksaraydan rmzn 25 yşndayım ewlenmek için kendime eş arıyorum Ahlaklı olması tercihmdr gerçekten ciddi düşünen bayanlar bana ulaşın ...
Bu son ;
Sana söylüyorum bir gün gelip kapımı calacaksın Ama kalbimi asla seni tanıdığım güne lanet olsun bunları bana yapmayacaktın. Ben sana Ne yaptımkı arkamdan vurdun yalan söyledin geceleri uykumu kaçırdın neden hayaller kurdurup yalan Attın neden ha neden Ama HAKKIMI SANA HELAL ETMİYORUM.!
Eglendın dimi benle dalga geçerek güldün dımı alay ederek. Ama şunu bil diğer dünyada elim iki yakanda olucak ve soracağım neden benim hakkımı çaldın neden yalan Attın Neden yalan atmamış gibi inkar ettin neden...
Yeter artık Geceleri dua ettiğim kişi yani sen yalancı sen yoksun artık beni oldu bil ve sakin kapımı çalma çalma ve bu göz yaşlarım sana haram olsun haram haram.!!!!!
Ne Hasta Bekler Sabahi
Ne Taze ölüyü mezar
Ne de şeytan Bir Günahı
Seni beklediğim KADAR
Geçti istemem gelmeni
Yokluğuda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme Artık Meye yarar
Kaç yere gitmek kaç şehir gezmek,
kaç insan tanımak nasip olur bir insana
kaç sevda nasip olur kaç aşk yaşar bir insan bir olan kalbinde
abdestli ellerimizin harama bulaşmayan sevdasını yaşadık hep
bi korkumuz da vardı ya sen olmasaydın
biz bunu ahiret özlemine gizlemiştik
birbirimize verdiğimiz sözlere gizlemiştik dua mızı
aynı mahallenin iki aşık kumrusuyduk
bilmeyenlerin hepsi hatırlarlar ,nede çok taşımıştım okul çantanı
güzeldi evinin ziline basıp kaçmak
sen anlardın benim çaldığımı..
sen benim kalbime yuva yapan kumru
aşk şiirlerine sığmayacak leylasıydın
köyümüzün sokakları gibi doğal kokardı sevdamız
henüz bulaşmamıştı hormonlu gülüşler gönlümüze
yapmacık gülemedik birbirimize
gülemediğimizden değil biz beceremiyorduk yalandan sevmeyi vede gülmeyi
gönülden kurulmuştu yollarımız
kalbten kalbe duraksız bir şekilde....
SidretülMunteha...
Birini kendinize bağlamak istiyorsanız en işsiz kişiyi seçin. İki günde pervaneniz olur.
Yemekte problem yaşamazsanız Kore'de yaşamak rüya gibi. Türkiye'nin 100 yıl ilerisinde yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Kore'ye gelmeden önce çok endişelerim vardı; ama şimdi ki duygularım bambaşka.
Kore'de küçük bir Korece kursu buldum. Moğol'lara ait bu kurs kaliteli ve uygun bir kurs imkanı sunuyor. Öğretmenler tek tek ilgilenip, itinayla görevlerini yapıyorlar. Öğle yemekleri ücretsiz. Ama her Türk o yemekleri yiyemez... Müslümanlara uygun yemek bulmak çok zor ve çok pahalı. Ben yemeklerde hiç zorlanmadım. Kore'de kahvaltıda peynir, zeytin yemiyorlar. Çorba, sulu yemek, kimçi, haşlanmış pirinç ve diğer mezeleri yiyorlar. Koreliler, Türkler kadar çok süt içemiyorlar, yoğurt yiyemiyorlar. Mideleri kaldırmıyor. Türklerde onların yediklerini kahvaltıda yiyemiyor. Burada herşeyin içinde şeker var. Kimçinin içinde bile şeker var. Ekmekleri şekerli, cipslerde şekerli, tuzlu şeker ya da acılı şeker gibi...
... more
Merhaba biz emekliyiz burda bulunma amacımız ilkönce durust ve saygı içinde kurallara riayet ederek arkadaşlar ile sohbet etmek,tanışmak,bilgi paylaşımı yapmak.
adımızdan da anlaşıldığı gibi emekliyiz tüm emekli arkadaşlarımızla ve çalışan emekli olcak adaylar ile güncel sorunlar ve güzel sohbetler etmek arkadaşlık kurmak,paylaşımlar yapmak,yalnız tek şartımız saygı ve seviyeli olması özellikle bayan bay arkadaşların bize saygı göstermeleri bizimle arkadaş olarak sohbet etmeleri,biliyorsunuzki sitede güzel bir özellik var CHAT odası burdan sohbet ederek tanışabiliriz.
arkadaş olmak isteyenler olur olmak istemeyenler olmaz herkes özgürdür,Bellimi olur belkide bu site sayesinde birkaç arkadaş edinmiş oluruz bilinmez belkide tanışarak reel den de arkadaşlık olur.Amacımız burda cinsiyet ayırmadan seviyeli dostluk ve arkadaşlıktır.Saygılarımızla.
Sizlerden Destek ve dostluk mesajları arkadaşlık talepleri bekliyoruz.
Sözün Kıymetini LAL olandan
Ekmeğin Kıymetini AÇ Olandan
Aşkın Kıymetini HİÇ Olandan Öğren .!
Bazen Umut,,,
Bazen Yalnızlık Çaldı Kapımızı...!!!
Bazen Aşk,,,
Bazen Ayrılık Yokladı Yüreğimizi...!!!
____/ /Ne Umuda Açabildik Kapıyı,,,
Ne Aşkı Tutabildik Ellerimizle,,,
Zamana Suçu Yükleyip,,, YAR''' Diye Yalnızlığı Aldık İçeri...!!!
_______/ /Aşk Diye,,,
Ayrılığa Sarıldık Hep.
SEN.! Ömrümde OLMADIGIM degerlere RASLADIGIMSIN ..
SEN.! Bulduguma hala inanamaDIGIMSIN....
SEN.! HAYATIM boyunca belkide göremeyecegim
DEGER verilmeye layik TEK kişisin....
SEN.! YAZILARLA anlatilmayacak
YASADIKCA çogalan AŞK PINARIMSIN....
SEN.! Günlerime HAYATIMA anlam VEREN....
SEN.! anlara deger katan...
SEN.! ALDIGIM nefese anlam katan
HAYAT Yolumdaki son DURAGIMSIN....
SENİ ,,••
Benim,, mutluluğum,, sensin… Sen,, yanımda,, ol ,,yeter!.. İnan ,,yeter ,,bana…
Senin,,olmadığın,,zamanlarda,,hep,,bir,,yanım,,eksik,,Yarım,,yaşıyorum,,hayatı…
Tebessümlerim ,,dudaklarımda,, donup,, kalıyor…
Sen,, uzağımdasın,, ya… Bakışların,, ısıtmıyor,, ya,, yüreğimi… Üşüyorum,, üşüyorum…
Sensizliğe,, üşüyorum… Ve,, düşüyorum,, gecenin,, en,, koyusuna ,,tek ,,başıma…
Sevgili,, zor,,, zor,, inan ,,ayrılmak,, senden… Geçicide,, olsa,, zor,, gidişini ,,seyretmek...Sessiz ,,sessiz,, bir ,,köşede… Gözyaşlarımı,, içime,,,gömmek…
Döneceğin,, günü,, düşünerek,, avunuyorum,, buralarda… Ve,, inan,,,
,, seni,, çok,, seviyorum…CANIMA CAN KATAN SEVGİLİ .
Tüm annelerin ellerinden öperek anneler gününü kutlarım.Lütfen anne ve babalarımızın değerini bilelim bizleri bu yaşlara getiren o yüce insanların sağlıklarında kıymetini bilelim...
இÖzlemek nasıldır bilir misin...?
இCanının ''ACIDIĞINI'' Hissedersin...
இAma Yapacak Bişey Yoktur...
இNe ''KALBİNİ'' Susturabilirsin Ne De ''GERÇEKLERİ''
இDeğiştirebilirsin...
இHayatı Olmasını İstediğin Gibi Değil,
இOlduğu Gibi ''YAŞAMAYA'' Çalışırsın...
இYüreğindeki Binlerce ''ACIYA'' Rağmen Gülen Maskeni Takıp...
இYasamaya sessizce devam edersin..
இÖzlemek nasıldır bilir misin...?
இCanının ''ACIDIĞINI'' Hissedersin...
இAma Yapacak Bişey Yoktur...
இNe ''KALBİNİ'' Susturabilirsin Ne De ''GERÇEKLERİ''
இDeğiştirebilirsin...
இHayatı Olmasını İstediğin Gibi Değil,
இOlduğu Gibi ''YAŞAMAYA'' Çalışırsın...
இYüreğindeki Binlerce ''ACIYA'' Rağmen Gülen Maskeni Takıp...
இYasamaya sessizce devam edersin..
Söyle Sevgilim Canımın' Can'ı
Seni Benim kadar seven oldumu ?
Dolaşırken ıssız karanlık gecelerde
Sensizliğin Sessizliğinde kahrolan oldu mu ?
Her güne hasretinle başlayıp
Seni Sensizlikte Yaşayan oldu mu ?
Kalbindeki Sevgini Yaşamını, Yalnızca Sana Adayan oldu mu ?
En ufak bir seste geleceksin diye ,
Kalbi fırlarcasına çarpan oldumu ?
Kalbindeki tahtın en güzel köşesinde seni oturtan oldumu ?
Üzüntüsüne mutluluğuna ve canına,
Senin resmini çizen oldumu ?
Seninle ağlayıp Seninle gülen, dertLerine Ortak olan oldumu ?
Arkadaşın , dostun , Sırdaşın seni benim kadar seven oldumu _
Gözlerime bak ve kalbimi dinle de söyle;
SENİ BENİM KADAR SEVEN OLDUMU.....??
Boyun büktü tüm çiçekler! Gül soldu hasretinden!
Artık bülbül ötmüyor! Aşk ağlıyor kederinden.....
Sahi! Masalmıydı? duygular!
Gerçekmiydi? Yaşananlar!
Hayalmıydi? Düşmüydu?
Hayat durdu kederinden....
Bu gün sizlere, yalan söyleyen kişiyi anlamak ve yalan söyleme çeşitleri hakkında bilgi paylaşıyoruz.
Yalan adeta günlük bir hayatın parçası haline geldi, sabahtan akşama kadar bir çok kişi ile iletişim halinde oluyoruz ve bir çok beyaz yada pembe yalanlar duyuyoruz ve söylüyoruz peki; yalan söyleyen kişiyi nasıl anlarız?
Yalan Söyleyen Kişiyi Anlamak
Yalan Çeşitleri
İnsanların birbirlerine söyledikleri yalanları dört grupta değerlendirmek mümkündür.
Birinci grupta kişinin söylediği yalanın, karşısındaki tarafından bilindiği fakat karşı çıkılmadığı ortak-yalanlar vardır. Kendisine yapılan akşam yemeği önerisinden hoşnut kalmayan hanım, daveti yapan kişiye "işim var veya "başkasına sözüm var" der. Bunu söylerken karşısındakinin söylediği yalanı anladığını bilir. Ancak iki taraf için de durumun bu şekilde algılanması uygundur. Daveti yapan kişi, konuyu mazeret yönünde geliştirebilir ve şehir hayatında herkesin programının kaçınılmaz olarak çok yüklü olduğunu söyler. Bu şekildeki ortak-yalanlar insanların gündelik hayatlarında önemli bir yer tutar.
İkinci grupta yer alan yalanlar, doğrusu ortaya konamayacağı için karşı çıkılmayan yalanlardır. Buna örnek eşi kendisini terk eden birinin bir kokteyl partide mutlu bir görüntü sergilemesidir. Bu kişi beraberliğini bitirmekten ötürü çok mutlu olduğunu ifade eder ve dinleyenler bunun doğru olmadığını bilirler. Ancak buna kimse karşı çıkamaz. Bu kişi gece boyunca izlenecek olursa, söyledikleriyle iç dünyası arasındaki çelişkiyi ortaya koyacak birçok açık verebilir. Ancak bu yalanın ortaya çıkması kimseye yarar sağlamayacağı için, kimse konunun üzerine gitmez.
Üçüncü grupta profesyonel yalancıların söyledikleri. yalanlar bulunur. Burada "profesyonel yalancı" tanımı "mesleği gereği yalan söylemek zorunda olan" anlamında kullanılmaktadır. Diplomatlar, politikacılar, avukatlar, reklamcılar, halkla ilişkiler şirketlerinin temsilcileri, falcılar, sihirbazlar, eski eşya satıcıları (antikacılar) için yalan bir hayat biçimidir. Bu kimseler, karşılarındaki kişilere konuyla ilgili olarak sadece onların hoşlarına gidecek olanları söylemekte çok ustadırlar.Bu kimseler yalan söyleme becerilerini öylesine geliştirip parlatırlar ki, insanlar bu yalanları duymak için can atarlar, teşvik ederler ve bundan mutluluk duyarlar. Bu grupta yer alanlar yalan işaretlerinin çok azını gösterirler.
Dördüncü grupta ise, işi yalan söylemek olmayan sıradan insanların söyledikleri ve kendilerine yarar sağlayan küçük veya büyük yalanlar gelir. Bunlar fark edildiği zaman "yalan" diye adlandırılan adi yalanlardır. Kitapta daha önce yer verdiğimiz önemli bir gerçeği burada bir kere daha hatırlatalım: "İnsan ağzıyla yalan söyleyebilir ancak bedeniyle asla". Bu sebeple söylediğinde dürüst olmayan birinin, davranışlarıyla sözlerinin doğru olmadığı konusunda bazı ipuçlarıyla kendisini ele vermesi kaçınılmazdır.
Yalan İşaretleri
Yalan söylerken insanların davranışlarında gözlenen farklılıklar çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:
- Yalan söyleyen kişilerin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır. Normal olarak el jestleri ifadeyi güçlendirmek amacıyla yapılır. Kişi büyük çoğunlukla konuşulan kelimelerin anlamını artırmak için yaptığı el hareketlerinin farkında değildir.
İnsan konuşurken elini salladığını bilir ancak ellerinin gerçekte ne yaptığını bilmez. Ellerinin bir şeyler yaptığını bilmek, ancak ne yaptığını tam olarak bilmemek kişiyi şüpheye düşürür ve böylece ellerin hareketleri azalır. Belki de insan içinde yaşadığı çelişkiden ötürü ellerinin kendisini ele vereceğinden çekinir ve ellerini ya cebine sokar, ya üzerine oturur veya bir eliyle diğerini tutar. Bu kendi kendine temas zor zamanda anne elinin tutulması yerine geçerek, iç gerginliği de hafifletir.
- Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme sayısı artmaktadır. Bir konuşma sırasında insan elini arada sırada yüzüne götürür. Ancak kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin sayısında çok büyük ölçüde artış görülmektedir. Elin yüze gitmesi sırasında yapılan hareketler çeneyi tutmak, dudaklara bastırmak, ağzı örtmek, burna değmek, yanağı ovuşturmak, gözün altını kaşımak, kulak memesini çekmek ve saçla oynamaktır. Bir yalan sırasında bütün bu jestlerin sayısında artış görülmekle beraber ağzı örtmek ve burna değmek jestlerinde adeta patlama olur. İnsan yalan söylerken neden ağzını kapatır? Bunu tahmin etmek çok zor değildir. İnsan ağzından çıkacak kelimeleri tutmak ve yaptığını örtmek ihtiyacındadır. Elin ağzı örtmesi çeşitli biçimlerde olur. Parmaklar dudakların üzerinde trampet çalabilir, işaret parmağı üst dudak üzerinde durabilir veya el ağzın hemen yanında durabilir.
Çocuklar yalan söylerken elleriyle ağızlarını kapatırlar. Hiç şüphesiz yetişkinler için elin ağza gitmesi, kişinin yalan söylediği konusunda tek belirleyici hareket değildir. Kişi söylediği konusunda tereddüt içindeyse, hata yapmaktan korkuyorsa, zaman kazanmak istiyorsa da eli ağız çevresinde olabilir. Bu sebeple elin burna gitmesi, ağzı örtmesine kıyasla daha gelişmiş, ince ve soyutlanmış bir harekettir. Ağızı örtmeye gelen el, hemen yukarda bulunan burna uzanır ve böylece daha sembolik ve stilize bir hareket yapılmış olur.
Yalan söyleyen veya ağzından çıkanlar konusunda yeterince samimi olmayan bir insanın elinin burnuna gitmesinin en önemli sebebi fizyolojiktir. Çünkü yalan söylediği sırada bir iç gerginlik yaşayan insanın bedeninde birçok fizyolojik değişiklik olur. Kan basıncının yükselmesi, kalp vurum sayısının artması, ter bezi faaliyetlerinin artması gibi yalan söylerken kaydedilen fizyolojik değişikliklerin yanı sıra burunda bir kaşınma duygusu yaşanır. Coldoni nin ünlü masalında yalan söyleyen Pinokyo nun burnunun büyümesi sebepsiz değildir. Yazar son derece önemli bir gerçeği yakalamış ve abartarak çocuk literatürüne geçirmiştir.
- Yalan söyleyen bir insamn konuşurken beden hareketlerinde bir artış olmaktadır. Yalan söylendiği zaman duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk, özellikle otururken kişinin durumunda değişiklik yapmasına, oturduğu koltukta öne-arkaya veya sağa-sola hareket ederek, pozisyon değiştirmesine sebep olmaktadır. Bu pozisyon değişikliğinin ardında büyük bir ihtimalle "Keşke başka bir yerde olsaydım" duygusu yatmaktadır. Oturur durumda artan beden hareketleri televizyondaki açık oturum, panel veya sohbet türü programlarda sık sık görülmektedir. Özellikle "Kırmızı Koltuk" programında birçok konuk kendilerini güç durumda bırakan sorularda koltuğun sınırlarını zorlayan hareketler ve koltuk üzerinde mini gezintiler yapmaktadır.
- Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken, el sallama hareketi artmaktadır. Belki de böylece kişi elini silkme biçiminde hafif hafif sallayarak, sözleriyle ilgili sorumluluğun kendisine ait olmadığını anlatmak istemektedir.
- Yalan söyleyen bir insanın yüz ifadesi büyük çoğunlukla normale çok yakındır. Bu alanda uzmanlaşmadan, bir kişinin mimiklerine bakarak yalan söylediğini anlamak çok güçtür. Yüz ifadesinde yalanı ele veren en önemli ipucu, kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır.
Bu araştırmalardan elde edilen bilgileri mutlak doğrular olarak değil, geçerIiliği tekrarlanmasına ve izlediği sıraya bağlı -her şeyden önemlisi- kişinin içinde bulunduğu bağlamın değerlendirilmesiyle anlam kazanan bir anahtar olarak kabul etmek gerekir. Yukarıda sıralanan özelliklerin varlığı kişinin yalan söylediğini değil, yalan söyleme ihtimalinin olduğunu gösterir.
Bu araştırmaları sınamak için çalışmalar yapan başka araştırmacılar, yukarda sıralanan davranışların yalan veya samimiyetsizliği ortaya çıkartmak için kulIanılacak anahtarın kendisi değil, ancak bir parçası olduğunu söylemektedirler. Örneğin, bir konuşma sırasında birdenbire büyük bir suçlamayla karşılaşmamız durumunda, bocalamamız, birçok kere elimizi yüzümüze götürmemiz, oturduğumuz yerde huzursuzluğumuzu yansıtan hareketler yapmamız mümkündür.
Bu durumda suçlamaları yerinde, savunmalarımızı da gerçek dıŞl olarak mı kabul etmek gerekir? Benzer şekilde iş için mülakata çağrılan bir kişi, kendisine sorulan sorularla bunaldığı zaman elini birçok defa yüzüne götürebilir ve oturduğu yerde huzursuzluk işaretleri gösterebilir. Bütün bunların, adayın vereceği bilgilerin nasıl değerlendirileceğini bilememesinden ve hata yapmak endişesinden kaynaklanmaSi da muhtemeldir.Sıralanan sebeplerden ötürü bu işaretleri yalan söylemenin aşikar delilleri olarak değil, beynimizin içindeki düşünceler ve gerçek duygularla, dış dünyaya yansıyan ifadelerin bir çelişkisi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bu çelişki gerçek bir yalan olabileceği gibi, samimiyetsizlik, tereddüt veya şüphe de olabilir.
Yemek yedikten sonra, yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz şeyler vardır;
kemer gevşetmek, sigara içmek vs gibi. Bunların sağlığımız açısından ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musunuz peki?
1. Sigara içmeyin.
Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre, yemeğin hemen ardından yakılan tek bir sigara, 10 sigara içmeye eşdeğer sayılıyor ve kansere yakalanma riski artıyor.
2. Meyve yemeyin.
Yemeğin hemen üstüne yenilen meyve, midenizin hava ile dolmasına sebep oluyor. Meyveyi yemekten 1 saat önce veya yemekten 1-2 saat sonra yemeniz sağlığınız açısından daha faydalı olacaktır.
3. Çay içmeyin.
Türk kültürünün en önemli alışkanlıklarından biri olan yemek üstüne çay içmek de sağlık açısından faydalı görülmüyor. Çay, tükettiğimiz gıdalardan aldığımız proteinleri geç sindirmemize ve alınan vitaminlerden tam fayda sağlanılmamasına sebep oluyor. Özellikle "anemi"si olanların buna çok dikkat etmesi gerekiyor. Çay için en doğru zamanlama, yemekten en az bir saat sonra...
4. Sakın kemerinizi gevşetmeyin.
Yemekten sonra kemer gevşetmek, bağırsak düğümlenmesine sebep olabiliyor.
5. Yürüyüş yapmayın.
Yemeğin hemen ardından yapılan yürüyüş, tükettiğimiz gıdalardaki besin öğelerinin sindirilememesine, yani yediğimiz yemeğin fayda bakımından hiçbir anlamı kalmamasına sebep oluyor. Yürüyüşü 1 saat sonra ertelemeniz her yönden daha faydalı olacaktır.
6. Banyo yapmayın/Duş almayın.
Yemekten hemen sonra alınan duş, kan akışını el ve ayaklara doğru çoğaltırken, mide etrafında kan akışını azaltır. Bu da sindirim sistemi açısından zararlıdır.
7. Hemen uyumayın.
Yemeğin hemen ardından uyumak da sindirim sisteminin yeterince çalışamamasına ve bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur.
Bu gün gürcistan batum şehrinin tanıtımı ve en güzel batum şehri resimlerini paylaşıyoruz.
Gürcistanı ziyaret etmediyseniz yada batuma ziyaret etmek istiyorsanız mutlaka gürcistan fotolarına bakmanızı öneririz.
Doğu türkistan devleti hakkında bilgi;
Doğu Türkistan 1949 yılında Çin tarafında ışgal edilip ve şu anda Xing Jian diye bilinen bir tarihi Uygur-devletidir.
Doğu Türkistan’ın Kuzeyinde Altay dağları, güneyinde Karakum çölü ile Altundağı (Kuenlun) ve Pamir dağları yükselir.
Türklerin yaşadığı ülke manasına gelen Türkistan’ın doğu bölgesini teşkil eden Doğu Türkistan’ın yüzölçümü 1.828.418 Km2 olup, bunu 1/3 çöller, 90.000 Km2 sini ormanlıklar geri kalanını tarıma elverişli topraklar ve dağlık bölgeler teşkil eder.
Doğu Türkistan'da nüfus ve sosyal yaşam;
Resmi istatistiklere göre bugün Doğu Türkistan’da yaşayanların sayısı yaklaşık on iki milyondur. Nüfusun etnik ana bölümleri şöyledir:
Uygurlar: 5.800.000
Kazaklar: 870.000
Diğer Türk kaynaklı gruplar: 90.000
Moğollar: 100.000
Mançular: 70.000
Çinliler: 5.000.000
Bununla birlikte eyalette yerleşmiş Çinli sayısı resmi kayıtlarda belirtilenin çok üstünde tahmin edilmektedir. 1949 yılından önce Doğu Türkistan’daki Çinli nüfusun 200.000 kişi olduğu tahmin edilmekteydi. Urumçi’nin nüfusu o günden buyana 80.000 kişiden 800.000 kişiye çıkarak on katına ulaşmıştır.
Şehirlerde oturanların yaklaşık % 80’i Çinli’dir. Doğu Türkistan’daki Çinli nüfusun çoğalması Çinlilerle yerli halk arasında gerilimin artmasına yol açmıştır.
Aksu, Kaşgar, İli ve Kargalık’ı da içine alan bir kısım şehirlerde geçmişte kargaşalıklar çıkmıştır.
Doğu türkistan bayrağı hakkında bilgi;
Doğu Türkistan bayrağı (Uygurca: Kök Bayraq, Gök Bayrak; Ay-Yultuzluq Kök Bayraq, Ay yıldızlı Gök Bayrak), 12 Kasım 1933 tarihinde ilan edilen Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ve 1944 yılında kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti Millî Meclislerinde oy birliği ile kabul edilen mavi zemin üzerine beyaz ay yıldızlı Gökbayrak’tır.
2:3 oranlı gök mavisi arkaplan üzerine beyaz renkli ay ve beş köşeli yıldızdan oluşmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti'in SincanUygur Özerk Bölgesi'nde bu bayrağı kullanmak yasaktır. Kullanana hapis cezası uygulanmaktadır.
Şekil itibariye diğer Türk bayraklarına ve renk itibariyle de Irak Türkmen Cephesi'nin bayrağına benzer. Doğu Türkistan bayrağı, ayrıca Anadolu dışındaki bölgelerde bulunan Türkçe konuşan toplulukları simgelemek amacıyla da kullanılır
Doğu türkistan'da çin zulmü;
Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, yaklaşık 250 yıldır Çin egemenliği altında yaşamaktalar. Çinliler, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen"Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar.
1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi.
Katledilen Müslüman sayısı korkunç boyutlardaydı. 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından katledildi ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldü.
Halkın hayatta kalabilen bölümü ise büyük baskı ve işkencelere maruz bırakıldı. Doğu Türkistan'ın uzun süre sürgünde yaşayan merhum lideri İsa Yusuf Alptekin, Türkiye'de yayınlanan Doğu Türkistan Davası ve Unutulan Vatan Doğu Türkistan adlı kitaplarında söz konusu baskı ve işkenceleri ayrıntılarıyla anlatır.
Bu kitaplarda anlatıldığına göre, Doğu Türkistan'da halka uygulanan baskılar, Sırpların, Bosna'da Müslüman Boşnaklara veya Kosova'da Arnavut çoğunluğa uyguladıklarından farklı değildir. Ülkedeki Çin mahkemelerinin "ceza" yöntemleri de son derece acımasız ve vahşicedir. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağı iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi "ceza"lar uygulanmıştır.
Basında doğu türkistan hakkında çıkan haber başlıkları;
iletişim adreslerimiz:
[email protected] ve [email protected] e-mail adreslerinden bize ulaşabilirsiniz...