Bugün paylaşacağım konu yine kendi yaşantımdan görmüş olduğum, duyduğum ve bir olay. Ben Türkiye'de yaşarken babamın Ankara'da bir işyeri vardı. Fiberden belediyeler için Park bahçe için camelyaf dan üretim yapıyordu. Babam şuan işyerini sattı kendisi de başka bir yere yerleşti emeklilik yaşantısı yapıyor.
Babam Ankara da işleri varken ve çalışırken bende bir çok defa yardıma gittim. 2-3 ay falana çalışır işyerinden para alamayınca, babamın ikinci eşinin olduğu yerde de mutluluk hissetmeyince hep Manisa ya geri döndüm.
Birde o zamanlar babamı merak ediyordum sanırım çocukluk olmalı onunla yaşamak içinde gidiyordum. Aslında Ankara Manisa ya göre çok soğuktu birde benim bünyem zayıf özellikle bağışıklık sistemim yok denilecek kadar az. Vücudum hemen hasta oluyor. Ankara da Batıkent de otururduk, 8-10-12 kişi kadar babamın çalışanı vardı. Adlarını şuan bile hatırlıyorum. Orhan Usta, Elvan Usta sonra Usta başımız İlyas Usta. Babamın işyerinde en çok çalışan elemanlar. İlyas usta olan usta başı o zaman küçük kamyoneti kullanırdı ön tarafı 6 kişilik oturma yeri vardı. fakat sıkışırsan 8 kişi falan da alıyordu. Beyaz bir arkası açık kamyonetti. O zaman arabalar ile hiç ilgilemediğim markası ve modeli aklıma geliyor.
Bugünkü anlatacağım olayın baş rolündeki kişi İlyas usta, İlyas usta 17-18 yıl babam ile çalışmış zor zamanlarında da yanında olmuş, işyerinin demirbaş işçilerinden bir tanesiydi. İlyas usta dinar bir kişiliğe sahipti, her gün 5 vakit namazını kılardı. İnsanlara hep dini şeyler anlatırdı. İşyerinin üst katında ofise de namaz mescit yeri de yapmıştı.
O zamanlar ben namaz kılmadığım için beni eleştirilerdi. Bende onlara"benim günahım yok, günahı olan kılsın. Ben gece yattığımda huzur içinde uyuyorum diyordum" onlarda İmamlar bile böyle demiyor! sen nerden biliyorsun diyorlardı. Bende onlara "İnsan kendi yaptığı işleri bilir, İnsan kendi yaşantısını en iyi kendisi bilir" diyordum.
İlhan usta sabah 8.00 8.30 gibi Batıkent e gelir bütün işçileri o araç a toplardı bizi işyerine götürdü. Sabahları uykudan yeni uyanmışım işe gidiyoruz. Zaten yaptığım işi sevmiyorum. Bende İlhan abi "Biraz neşeli müzikler aç da dinleyelim sabah sabah derdim" o radyo dan her gün aynı Fethullah Gülen bir radyo yanını açardı. Bundan 14-16 yıl önce falan... Her sabah işe giderken sürekli dini sohbet dinlerdik. Bunala bunala işe gittiğimi hatırlıyorum kendisi de çok mütevazi sakin ve dürüst bir kişiliği vardı.
Aradan zaman geçti ve babam ile çalışmaya devam etti. Sonra babamın işleri kötü gitmeye başladı. Özellikle Ankara da Türkiye de Belediyeler ile çalışıyorsanız. Siyasi görüşünüz farklı ise, örneğin babam eski Koministçiler den ve 1.5 yıl kominizim den dolayı hapis yatmıştı. Ankara da o zaman Melih Gökçe belediye başkanıydı ve ve ihaleleri herkesin bildiği gibi yapıyordu burada anlatmak istemiyorum artık mahkemelerden davalardan bıktım. Her yazılan bir yazıya dava açıyorlar. Sadece bu ülkeyi yasal yol ile götürenlere soruşturma açılıyor. Normal suçsuz vatandaşa dava ve soruşturma açması kolay ama bir millet vekili yargılanamıyor. Neyse uzun lafın kısası işleri kötü gitti ve ödemeleri yapamadı 3 aylık ücreti ödemediğini hatırlıyorum sonra işçiler İşyerini terk etmeye başladılar. Bende o zamanlar babamın yanına destek olmak için gitmiştim.
Bizim İlyas usta da o zaman işi bırakmıştı. Sonra öğrendim babamın işyerinde çalışan işçiler toplu olarak başka birere geçmişler orada iş bulmuşlar. Aradan zaman geçti ve ben bu süre zarfında Moldova, Ukrayna ve Diğer Avrupa'daki balkan ülkelerine keşif ediyordum oralara gidip yaşıyordum. Kendime bir yön çizmeye çalışıyordum birazda içimde merak da vardı. Neyse aradan 10 yıl geçti. Zaman keyif aldığınız da hızlı geçiyor.
Bu yaz konu İlyas ustadan açıldı. O sürekli dinden bahseden adam, namaz kılmadığım için beni yargılayan, her sabah dini program dinleyen adamı sordum. Bam başka bir kişiliğe bürünmüştü. İlk den babam inanmamış. Dolandırıcı gibi şeyler duymuş para falan alıp insanlardan geri vermiyormuş gibi şeyler söyledi.
Sonra dedim ki "hiç işyerine geldi mi " dedim o da 2 sene önce geldi. İşyerinde pahalı bir alet vardı. Onu satalım demiş babamda olur demiş. O zaman için 18.000 TL satalım demiş. Şu zamanın en az 60.000 ile 80.000 TL falandır galiba. Neyse babam buna vermiş o işyerinin aletini ve bir daha geri dönememiş. Arıyormuş açmıyormuş. Numarayı da değiştirmiş. Bizim o güzelim ahlak dersi veren İlyas usta dolandırıcı olmuş çıkmış.
Buda duyduğum bir Atatürk'ün sözü aklıma getirdi. "Tehdit esasına dayalı ahlak, ahlak olmadığı gibi güvenilir de değildir.“
Sonuç olarak, bizim İlyas usta "Allah korkusunu yendikten sonra Ahlakını da kaybetmiş." Bir kişi sizi dolandırmıyor, Allahtan korktuğu için mi yoksa Kişiliği sağlam olduğu için mi olsa daha iyi olurdu! Bence kişilik uzun yıllarda oluşur ve kolay kolay da değişmez. Karşınıza güzel insanların çıkması dileğiyle hoşçakalın.
By | Onur Türk |
Added | Dec 10, 10:18 |
The Wall