Esenlikler, şimdiki çocuklar bilmese de eskiden biz sokaklarda özgür bir şekilde çocukluk dönemini geçirdik. Ne yazık ki şimdi çocuklar zamanlarını tablet ve telefonlara bütün gün bakarak geçiriyorlar. Belki, hiç bir zaman bizim yaşadığımız o anları ve mutluluk zamanlarını hiç bir zaman tadamayacaklar.
Çocukken Manisa'nın Sarıgöl ilçesinde geçirdim şuan için Sarıgöl 40-50 bin sayılı bir şehir. Eskiden ben çocukken 25.000 civarında insan yaşadığını düşünüyorum. Çok büyük olmasa da çocukken şehirler arası kıyaslama yapamadığınız için size şehir çok büyük geliyor ve şehrin büyüklüğün pek sizin için bir önemi olmuyor.
Şehrin küçük olması insan ilişkileri için de iyi olmaktadır. Küçük şehirlerde insan ilişkileri daha iyi oluyor. Ege insanı soğuk şehirlere göre daha sıcak kanlıdır. Daha kolay iletişime geçebilir ve daha çabuk arkadaşlık kurabilirsiniz. Yaşadığım eski şehir hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra bugün aklıma gelen bir anımı anlatmak istedim. Çocukluk döneminde bazı yaşanan olaylar unutulmuyor. Aslında şuan ki yaşım ile değerlendiğimde gülünç ve çok önemsiz bir olay gibi görünse de o zaman için önemli olabiliyor.
Manisa Sarıgöl ilçesinde çocukluğum da Ananem ve Dedem ile birlikte geçirdim. Anam Babam dan ayrılınca ananem ve dedem anama destek olması amaçlı onun yanına taşınmış.
Şimdi farkına varmasam da çocukken onların yanımda olması benim için büyük destekmiş. Güzel anılar ve güzel anlar biriktirmişiz insan eski fotoğraflara bakınca anlıyor. Sarıgöl şehrine anam öğretmen olarak geldiğinde sanırım 5 yaşlarındaydım. Doğudan zorunlu öğretmenlik görevi bitip batıya geldiğimizde havanın çok sıcak geldiğini ve pantolonu çıkartıp kışın şort ile geldiğimi ve bisiklet bindiğimi hatırlıyorum.
Güzel ve güneşli bir gündü. Abimin Ankara dan getirdiği kırmızı bisikleti bindiğimi hatırlıyorum. O zaman için çok büyük geliyordu. Benimde o zaman küçük olduğumu düşünürsek anam düşmeyim diye 2 tane daha sağından solundan arkada tekere ek teker taktırmıştı. Zorda olsa parmak uçlarım ile bisikletin pedalını bacak aram acıya acıya ittirdiğimi hatırlıyorum. Zaman ne kadar çabuk geçiyor...
Mahallede arkadaşlarım vardı. Bir tanesi komşunun oğlu İlker diye bir çocuktu. O zaman için mahallenin en köşesinde bahçeli bir evde oturuyorlardı. Babası çok alkol tüketirdi ve bankada müdürdü. Oğlu ile çok oyun oynardık. Sürekli onların evinin önüne gider İlker İlker diye bağırırdım. Bir gün babası ona başka bir şehirden Uçurtma getirmiş farklı bir tasarımı vardı ve özel fabrikasyon bir uçurtmaydı. Özellikle dış kaplaması baskı olduğu için çok hoşuma giderdi. Bende o zamanlar kendim ağaç dallarından keserek ve eski poşetleri birleştirerek uçurtma yapardım. O zaman kasnaklı denirdi. kendim bıçak ile çubukları soyardım dümdüz olması için çok uğraşırdım. Sonra yamuklukları gidermek için ıslatırdım ve güz bir yere bağlardım. Çocukluk işte o fabrikasyon kesim çıtalar gibi mükemmel bir şekilde hiç bir zaman benim ağaç dallarım olmazdı. "kafaya taktığım şeye bak :))" Bir gün İlker'in uçurtması kırılmış ve çöpe atmışlar baktım tamir olabilecek düzeyde. 3 parçaya bölünmüş. Çöpten aldım. Naylonu desenleri falan üstü çamur olmuş onları su ile temizledim. Kırılan çubukları o zaman için derbi yapıştırıcısı vardı biraz geç kururdu ama sağlam yapıştırdı onun ile yapıştırdım ve üzerine ince bir çıta bağlayıp koli bandı ile tekrar güçlendirdim. Kuyruğu olmadığını için uçurtma uçamıyordu. Ona büyük bir heyecan ve keyif ile uzun bir kuyruk yaptığımı hatırlıyorum.
Aradan 2 gün geçtikten sonra uçurtmayı çıkardım yapılan tamirat ve bakımdan sonra sıfır gibi olmuştu ve uçurtmayı büyük bir ip yumağına bağladım. Ve birazcık rüzgar vardı. Bütün gücüm ile caddenin bir ucundan diğer ucuna koştum. Uçurtma yükseldi kuyrukta çok güzel olmuştu ve uçurtmaya çok iyi dengede tutuyordu. Sonra Evimizin önüne doğru koştum uçurtmanın uçuşunu izliyordum belki 5dk bile geçmemişti. O sırada İlker balkona çıkmıştı anası ile ve hemen ağlamaya başladı bağıra bağıra
- Benim uçurtmam oooo benim uçurtmam
- Sonra ağlamaya başladı "hüüüüü"
- Anne benim uçurmamı versin
diyerek bir yandan bağırıyordu bir taraf dan ağlıyordu. Annesinin şaşırdığını görebiliyordum uçurtma çöpe gitmişti ve 3 parça halindeydi. Belki de onu tamir edip uçurmama şaşırmıştı. Sonrasında uçurtmayı indirdim ve gittim annesine verdim.
Annesi de üzülmüş olmalı mı bilmiyorum ama o günden sonra bir daha ne o uçurtmayı gördüm İlerin elinde nede evlerinde gördüm. Ne de İlkerin uçurtmayı uçurduğunu gördüm. Galiba anası uçurtmayı bir başkasına vermiş olabilir. Yada saklamıştır.
O zaman o uçurma hevesi içimde kalmıştı. Anama bana da hazır uçurtma al demiştim. Şehir küçük olduğu için arayıp bulamamıştı. O uçurtmayı indirdiğim verdiğim anı dün gibi hatırlıyorum. belki 6-7 yaşlarındaydım. Hevesi içimde kaldı.. Şimdi aklıma gelince yazmak istedim insanda küçük bir tebessüm kalıyor bunları hatırlayınca.
By | Onur Türk |
Added | Jun 21 '2023, 6:58 |
The Wall